14 Ağustos 2014 Perşembe

Köy

Yolculuğum sırasında bir köye uğradım. Köyün girişinde köyün geçmişini tanıtan güzel bir yazı vardı. Yazıyı okudum ve ne kadar zengin kültürlü bir yer dedim içimden. Bu yazının yanında köyün manifestosu vardı, o kadar güzel kaleme alınmış ki, ahlak kuralları,yasal kurallar,evrensel değerlere bağlılık. .. burada bir süre kalmam gerektiğini düşündüm. Ne güzel bir köydeydim,ne kadar çok şey öğrenecektim.
Köyden içeri adım attım ve biraz ilerledim, karşıma köyden bir kaç kişi çıktı. Hareretli bir şekilde birilerini eleştiriyorlardı, keyifsiz ve mutsuzdular. Önceleri anlamadım, hayal ettiğim yere benzemiyordu. Üzerinde çok durmadım,heryerde olabilecek şeylerdi.
Köyün içine doğru biraz ilerledim, köyde muhtar seçimi vardı. Muhtarlık için ise iki aday çekişmekteydi. Ne kadar demokratik,ne kadar iyi. Köyde bir çok aksaklık görmüştüm ancak sanırım gelecek muhtar adayı bunları köylülerin desteğiyle hızla düzeltecekti. Merak ettim,neyin nesi bu adaylar? Yolda bir köylüye rastladım ve adaylar hakkında bilgi istedim. Desteklediği aday hakkında o kadar iyi konuştu ki, muhtar olarak onun seçilmesi gerektiğini düşündüm. Ancak konuşma devam ettikçe diğer adayı kötülemeye başladı. Kafam karışmıştı, muhtarı neden desteklediğini sordum.
-Ben köy halkı için adayımızı destekliyorum. Diğer aday çok kötü, çalıyor ve hiç iş yapmıyor. Bize hayatı zindan edecek.
Muhabbeti koyulaştırdım. Bir süre sonra, bahçesine ev yapmak istediğini öğrendim. Bunun için muhtardan izin alması gerekiyormuş. Seçimlerin sonuçlarını bekliyormuş. İlginç dedim kendi kendime, hiç mantıklı değil. Neden seçimleri bekliyorsun, eğer bu senin hakkınsa şimdi yapmaya başlarsan daha iyi kış ayına kalmaz evin biter.
-Olur mu beyim, evi yapmam için komşunun arazisinin bir kısmını kullanmam gerekiyor. Komşum bunu kabul etmiyor. Eğer desteklediğim aday gelirse komşum itiraz edemez, evimi ucuz yapmam için her türlü desteği adayımız sağlayacak.
İlginç peki köyün girişindeki manifestoda seninde imzan var bu yaptığın doğru mu?
-Beyim, ben sadece kendim için istemiyorum, desteklediğim aday aynı zamanda herkese adil davranacak ve yanlışları düzeltecek. Ayrıca arazisinden istediğim komşum geçmişte haksız yere burayı bizden aldı. O zamandan beri kendilerini hiç sevmem.
Anlamadım ama çok sorgulamak istemedim. Kahveye gidiyordu, bende köy kahvesine oturmak için peşine takılım. Yolda birini gördük, bak dedi bu arazisinden alacağım komşum, ama konuyu açma. Tamam dedim.
Komşusu yaklaştı ve birbirlerine sarıldılar. Kardeşmiş gibi, birbirlerini çok seviyormuş gibi. Daha sonra komşusunu tanıştırdı ve kahveye çay içmeye davet etti. Birbirleriyle çok yakın konuştular, konuşmalarından anladığım kadarıyla aynı muhtarı destekliyorlardı. Arazisine ev yapmak isteyen kişi yolda bir arkadaşını gördü ve onunla konuşmaya gitti. Yeni tanıştığım kişiyle uzakta onu beklemeye başladık.
-Şunu görüyo musun? Kendisini hiç sevmem. Arazim var, oraya büyük bakkal ve kahve yapacağım ama kimseye söyleme. Onun arazisine ihtiyacım var, inşallah seçimlerden sonra desteklediğim muhtar yardım edecek, çok para var bu işte.
Köydeki manifestoda imzası vardı ve çok şaşırmıştım. Bu köy halkı kardeş gibi olmalıydı. Anlamadım, yolda üç kişi yürümeye devam ettik. Kahveye ulaştığımda herkesin mutlu şekilde oyun oynadığını sohbet ettiğini gördüm. Çok sevindim.
Bir masaya oturdum, masadaki herkes karşı masadakileri çekiştiriyor, aileleri hakkında ileri geri konuşuyorlardı. Çok üzüldüm,sadece dinledim.
Masa da otururken 7 yaşında bir çocuk geldi. Bana bir kağıt verdi. Abi bu kağıdı kimseye gösterme dedi. Kağıdı açtım, yolda yürürken çeşmede su dolduran kızlardan biri beni görmüş ve görüşmek istemişti. İçimde garip bir his.
Saat ve yer belirtti, çok düşündüm ve o akşam buluşmaya gittim. Konuşmaya başladık, o kadar güzeldi ki. Ay,yıldızlar, doğa. . . ve en güzeli kalbini açmıştı bana. Çok vaktimiz yoktu, konuştum sadece içimden geçenleri. Aslında konuşmak değil,dinlemek istiyordum sesini ancak sadece konuştum. Çok vaktimiz yoktu. İstedim ki bana inansın,bana güvensin. İstedim ki sadece mutlu edeyim, ben konuştukça mutlu oluyordu. Sevmek karşısındakini düşünmek değil miydi. Az vaktimiz vardı,ayrılma vakti geldikçe konuşmamı artırdım. Kız mutluydu. Ayrılma saati geldiğinde kız gözlerime baktı. Bana güvenmediğini söyledi. Nedenini sordum sadece. Aslında açık bir nedeni yoktu ama anlamıştım,belli ki o da anlamamıştı.
-Ben çok konuştum biliyorum,sesini duymak benim konuşmamdan daha önemli benim için ama içimden sadece seni mutlu etmek geçti. Ben konuştukça güldün, sen güldükçe güldüm. Sen güldükçe mutluydum dedim, inanmadı.
Kafasını çevirmedi, yüzüme bir kez daha bakmadı ve gitti. O gece orda kaldım, hareket edemedim,düşünemedim, ne yapacağımı bilemedim. Sadece oturdum. Evine gitmek için ayağa kalktım, sadece gözlerinde ki ışığı görmek istiyordum. Gerçekten güvenmiyor muydu ama gidemedim. Gidemedim çünkülerim vardı. Olduğum yere oturdum.
O gece bir çok olaya şahit oldum, inanamadım. Bu köye bu yüzden gelmemiştim, bütün bunların kötü bir rüya olmasını istedim. Sabah kahveye gittim, kahve sahibi ve oldukça yaşlı bir amca vardı. Amcanın yanına oturdum ve konuşmaya başladık. Köyün girişindeki manifestodan bahsettim ve bir günlük sürede yaşadıklarımı anlattım.
-Evlat ben yıllardır bu köydeyim. Eskiden çok güzel bir köydü, insanları daha güzeldi. Evet zaman zaman su sıkıntısı çekiyorduk, elektiriğimiz yoktu ama güzeldik. Biz güzeldik ama nedenini anlamadık,geleceğimizi güzel yetiştiremedik. Bu köyün bir adı vardır, utandığımız için adını köyün girişine yazmayız.
Merak etmiştim, hiç aklıma gelmemişti köyün adı.
-Bu köyün adı: –mış gibi köyü. Gördüğün hemen her şey sahtedir, arkadaşlıkları dostlukları. Arkadaşmış gibi yaparlar, dostmuş gibi yaparlar, mumnunmuş gibi yaparlar,severmiş gibi yaparlar...En kötüsü düşünüyormuş gibi yaparlar ve sadece buna inanırlar. O kadar kötü bataklıkta farkında olmadan çırpınırlar, yaptıklarının hiç farkına varmazlar. Kendi çıkarları için muhtarı desteklerler,ancak kendilerini köyün çıkarları için desteklerdiklerine ikna ederler. Ve işin kötü tarafı bunlara ikna olurlar. Hepsi birbirinin kuyusunu kazar ama birbirlerine yakın davranırlar. Aklın varsa git bu köyden,bu köyde durmak sana yaramaz.
Peki dedim, o kızın hissettikleri, onlarda mı yalandı.

-Yaşlı adam kafasını kaldırdı ve sadece güldü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder